İnternette, kendisine Rab tarafından indirilen Süleyman peygamberin olağanüstü zekası hakkında birçok benzetmeye muhtemelen denk gelmişsinizdir. Evet, sinirlerimizi yatıştırmak için kendimize defalarca Süleyman’ın şu bilge cümlesini söylemişizdir: “Geçecek” ya da “Bu da geçecek”.

Ve gerçekten geçtiğine çok defa şahit olmuşsunuzdur. Bu gezegende uzun zamandır, çok az şeyin kıymeti var. İnsanlar umutla, cesurca geleceğe bakmak istiyor. Bunu, kendini koruma içgüdüsünün bir parçası olarak görebilirsiniz – şu anda yaptığınız her şeyin boşuna olmadığını, geri kalan zamanda başarısızlıkları atlatıp daha güçlü çıkılacağını anlamak gibi. Ama başarılar bazen, sanki bir bereketmiş gibi sıradan olan başka bir insanlara dökülürler. Neden?
Bunun için herhangi bir mantık mı var? Yoksa geçmiş yaşamların günahları için bir ceza mı?
Bu sorular birden fazla nesile işkence ediyor ve etmeye de devam edecektir. Ve bir gün, Kral Süleyman’ın kavminde bulunan insanlar, kargaşa ve sıkıntılardan bıkmış haldeyken, ona şu soruyla geldiler: “Bilge Kral, talihsizliklerin ve başarısızlıkların neden peşimizi hiç bırakmadığını bize açıkla?” dediler.

Süleyman’ın bu soruya verdiği cevap oldukça ilginçti “Bunun üzerine düşünmenin ilginç olduğunu düşünüyorum” dedi:
“Ne ekersen onu toplarsın. Talihsizlik senin seçimin. Yoksulluk bir insan yaratımıdır. Ve acılar, cehaletin meyvesidir. Suçlayarak, gücünü kaybedersin ve şehvet, mutluluğu dağıtır. Uyan, çünkü dilenci kendini fark etmeyen kişidir. Zamanı boşa harcayan fakirleşir. Hayatı bitki örtüsüne çevirmeyin. Kalabalığın, ruhunu öldürmesine izin verme. Zenginlik lanetin olmasın. “
Bu yazıyı yazarken düşündüm de sanırım Süleyman’la aynı fikirdeyim. Ama içimde çelişkiler de kaynamıyor değil. Biz sadece kendi kaderimizi inşa etmiyoruz, çünkü bir boşlukta yaşıyoruz. Her şey onu etkiler: Tabiat ve çevremiz, ekonomik ve politik durumlar da dahil.
Sizce Suçlu Kim? Süleyman Haklı mı?
Suriyeli mülteciler, ülkelerindeki iç çatışmadan kendileri mi sorumlu? Kocasının genç bir kız yüzünden bıraktığı kadının, yeterince güzel olmadığı için suçlanması mümkün mü? Uzak bir yerlerde doğan ve ülkenin merkezinde olmayan bir çocuğun, birinci sınıf bir uzman olma ve hesaplarında orta miktarlarda para biriktirme olasılığı daha düşüktür. Ama bunun için kendisi mi suçlu?

Süleyman’ın tembellik ve talihsizliğin en kötü düşmanlarımız olduğu konusunda haklı olduğuna inanıyorum. Elimizde çok şey var ve kaderimizde radikal değişikliklere karar verebiliriz.
Ama başarısızlığın nedeni olarak sadece kendimizi suçlu görmemiz buna değmez. Dünya dediğimiz bu gezegende bulunan herkes, hatta hepimiz Hadron çarpıştırıcısı santrifüjündeki toz parçacıkları gibi büyük bir sürecin parçasıyız.
Kral Süleyman’ın, “hayatın anlamı olmalı” sözleri bize kalan bir tek mirastır. Yani sadece yaşamak. Ve sorunlarınızı ustalıkla idare edip etmediğiniz önemli değil, bir gece bekçisi gibi, ya da burnunuzu bir duvara gömerek, en derin depresyona girmenizin bile bir kıymeti yok. Yaşıyorsun ve bu en önemli bir şey.
Sorunlar sonsuz değildir. Ve başka bir düşünür olan Ömer Hayyam’ın dediği gibi – mutlu olanlar sadece dünyaya gelmemiş olanlardır.
“Simyacıların” Modern Bilimin Gerçeğe Dönüştürdüğü Hayalleri isimli yazımızı incelemenizi tavsiye ederim!