Afrika’nın başka bir yüzü Himba kabilesi: Himbalar Afrika’nın en ücra köşesi neredeyse çöl gibi olan ve kuzey Namibya’da, Angola sınırına yakın olan bu yer, Doğu Afrika’nın bu bölgelerine göç eden Afrikalı Himba kabilesine ev sahipliği yapıyor.

Dış dünyadan tamamen yalıtılmış olmaları ve atalarından kalan gelenekleri ve geleneksel yaşam tarzını sürdürmeleri günümüz dünyasında halen devam etmektedir. Himba kabilesinde bulunan insanlar, medeniyetin modern faydalarına tamamen kayıtsızlar. Kendi yasa ve geleneklerine göre yaşamı bu şekilde sürdürmeyi tercih ediyorlar ki buda hayatlarından memnun oldukları anlamına geliyor.

Sayfa içeriği
Himba Kabilesinin Kadınlarının Yaşamları
Himba kabilesi bireyleri yaşamlarını ağırlıklı olarak sığır yetiştiriciliği ile uğraşarak geçirmekteler. Erkekler hayvanları otlatıyor ve kabilenin kadınları ise çocukların bakımı işleri ile uğraşıyorlar ve bunun haricinde evin geri kalan işlerinin tümünü kadınlar yapmaktalar.

Bir ev inşa etmek himba kabilesinin erkeklerinin işi değil. Geleneksel kulübelerin neredeyse tamamı kadınlar tarafından inşa edilmiştir. Himbalıların evleri genellikle huni şeklini benzeyen yapılardan oluşmaktadır. Kulübeler, deri kayışlar ve kil ile iç içe geçmiş genç ağaçların dallarıdır ve çatıları ise kurumuş otların yığılmış demelerinden oluşmaktadır.

Bu şekilde yapılan evlerin içerisinde herhangi bir faaliyet yoktur, yerlerde sadece kilim benzeri olan şilteler bulunmaktadır ve yemeleriniyse kulubelerinin hemen dışında bulunan ilkel ocaklarda pişirmekteler.

Himbalar Nadiren Et Yerler
Himba kabilesi üyeleri, modern dünyanın aksine nadiren et yerler, onca sığır yetiştirmelerine rağmen et yememe nedenleri sadece hayvanları sermaye olarak görmelerinden kaynaklanıyor. Yedikleri gıdalar hayvanların sütleri ile yaptıkları ürünler ve topladıkları meyvelerdir.

Himbaların köyleri dairesel bir düzen içerisindedir. Böyle bir düzene sahip olan köyün merkezindeyse hayvanlar için ayrılmış bir çayır bulunmaktadır. Hayvanlar, Himbalar için bir zenginlik kaynağıdır, çünkü bunları sadece yiyecek olarak değil, aynı zamanda aile bireylerinin geri kalanına miras olarak bırakabilecekleri bir varlık olarak kabul edilir.

Köyleri genellikle su kaynaklarının bulunduğu yakın alanlara inşa edilmiştir. Devlet, artezyen kuyuları açmaya başlamadan önce himbalar için su çıkarmak çok meziyetli bir işti: su bulabilmek için nehir yatağında büyük çukurlar kazmak zorunda kalıyorlardı. Himbalı kadınlar hergün güneş doğduğunda su için nehir yatağına gönderilirdi.
Himbaların saç modelleri ve takıları

Himba kabilesinin kültüründe deri, bakır ve demirin özel bir yeri var. Elle yapılan ve neredeyse Himbaların kıyafetlerinin yerini alan saç stilleri ve takılarla kendilerini süsler ve geleneksel oyunlara bu şekilde katılırlar.

Kabile’nin yeni doğanları bile kolyelerle süslenir, ayrıca ayaklarında yılan ve akrep sokmalarına karşı korunma görevi gören bilezikler bulunur. Kadınların geleneksel kıyafeti, keçi derisinden yapılmış eteklerdir.

Himba kabilesinin kadınları modern kıyafetleri günlük yaşamlarında neredeyse kullanmazlar, ancak bazen modern kıyafetlerle kabilenin erkeklerini daha medeni şekilde karşılamak için kullanabiliyorlar.
Himbalar Çöl’de Nasıl Korunuyorlar?
Sıcak çöl güneşi ve böcek ısırıklarından korunmak için, aromatik bitkilere koyu sarı kül ve yağ karışımı ilave edilerek elde edilen özel bir krem kullanılır. Bu bileşim himbaların tenlerine kırmızımsı bir renk verdiğinde onlar için oldukça semboliktir, çünkü onlara göre bu renk, kan ve yaşamın temeli ile ilişkilidir. Böyle bir kremle, ciltlerini günde bir kaç kez ovarlar ve bu şekilde hem ciltlerini parlatırlar hemde ciltlerine elastikiyet kazandırırlar.

Himbalı kadınlar, saçlarını örgü şeklinde örerek harika bir görsellik kazanıyorlar ve bunun nedeni ise toplumdaki konumlarını simgeleyen varlıklarıdır.
Himba Çocukları ve Evlilik Törenleri

Küçük kızların saçlarını, alınlarına doğru uzatılmış boynuz benzeri örgülerle kendilerince modernize eder ve erkekler ise saçlarını geriye doğru örerler. Ergenlerin öndeki dört dişi eksiktir, bu da geçip giden zorlu evlilik törenine tanıklık eder, bu sırada dişler kabartmalı, sıcak demirle yakılır.

14 yaşında kız, artık bir gelin olarak kabul edilir ve çeşitli ailelerden toplanan evli kadınlar, genç kızın saçlarını örerler. Fakat bir genç kızın, gerçekten yetişkin sayılabilmesi için çocuklarının olması gerekmektedir. Kafasında kuzu derisinden yapılan şapka, bir kadının çocuk doğurduğunu simgeler.

Himba Kabilesinin Kutsal Evlilik Bağları
Himbalar kadınlara derin bir saygı ile bağlıdırlar, çünkü çocuk doğuruyorlar, evleri inşa ediyorlar, yeni bir hayatın başlangıcını simgelerler. Kadınların yolculuk sırasında çocuklarını taşımasına imkan veren özel kemerler, nesilden nesile aktarılır ve anneliğin sembolü olarak kabul edilir.

Düğünden sonra gelin, kocasıyla birlikte yeni bir eve taşınır. Bu yüzden yeni evinin eşiğine geldiğinde kızın aldığı pelerinli özel bir başlık yaparlar. Ancak yeni evlenen kız, ilk çocuğunu doğurma zamanı geldiğinde baba evine döner.

Himba kabilesinden bir erkek, evlendikten sonra babasıyla birlikte çiftliği birlikte yönetme hakkına sahip olur. Anne tarafından miras olarak sığır alır ve baba tarafından ise toprak ve atalarıyla iletişim hakkı elde eder.

Himbaların erkekleri bir çok eşe sahip olabilirler, asıl sorun başlık parası/mülk verebilmesi ve karısını koruyabilmesidir. Tatil zamanlarında eşlerini değiştirebiliyorlar. Hükümet, cinsel yolla buşan hastalıklar için yasalar çıkarıp savaşsa da, Himbalar her zaman atalarının geleneklerine bağlı kalarak sağlıklı olduğuna inanırlar.

Himba’ya Nasıl Gidilir?

Himbaların kültürünü bizzat deneyimlemek istiyorsanız, Afrika çöllerinde bir gezi için jip kiralayarak Namibya’dan ulaşabileceğiniz Opuvo kentinde bir yolculuğa çıkmanız gerekiyor. Ama Kasım ayından Nisan’a kadar süren kış mevsiminde Afrika’nın en misafirperver kabilesini görmeye gitmemek sizin açınızdan çok daha iyidir. Eğer himba kabilesini görmeye gitmek istiyorsanız yanınıza mutlaka yerel bir rehber almanız gerekiyor.

Himba kabilesi kendilerini ziyarete gelenlerden fayda beklemeyen ve gülümsemeyi bilen, iyi kalpli insanlardır. Yüzlerce yıl önce olduğu gibi orada yaşıyorlar ve medeniyetin onları asla bozmadığı ve bize öyle görünen ilkel dünyalarında yaşamaya devam ediyorlar. Ne Hıristiyan misyonerler ne de sömürge işgalcileri onların geleneklerini asla bozamadı ve sahip olmak istedikleri başka bir şeye ihtiyaçları olmadı
Aşağıda, Trt tarafından hazırlanmış olan harika bir ‘Namibya‘ belgeseli var ve 41’inci dakikadan itibaren Himba kabilesi konu edilmiştir kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim ve gerçekten keyif verici bir belgesel olmuş.